Döngü ya da kim kimin kurbanı


Benim mühendislik okuyan ve mezun olmak üzere olan, son senesindeki güzel kardeşim. İş hayatının anlaşılmaz döngüsü karşısında tutulup kalmış durumdasın ya, nasıl iş bulacağız, geçim sağlamak, iş başvuruları, görüşmeler, düşünmesiyle bile bunalıyorsun ya…

Belki de birkaç iş görüşmesinde karşı karşıya kaldığın şu İK uzmanlarına biraz diş biliyorsun. Sana öyle geliyor ki, oturmuşlar suyun başına, herşeyi kontrol ediyorlar. Senin ve herkesin geleceğinde kararları etkili oluyor. Dünyanın düzeni onların elinde sanki, onlar yüzünden yaşadığın kabuslar.

Oysa o İK uzmanları da nihayetinde çalışan kişiler. Onların da yöneticileri ve patronları var. Günde onlarca görüşme yapmanın yorgunluğuyla akşamı buluyorlar onlar da. Hedefleri var, belirli zamana kadar uygun adayla doldurmaları gereken belirli pozisyonlar var. Stres stres stres… Baskı baskı baskı… Onlar da patronlara yükleniyorlar kafalarından. Onlar yüzünden hep bu ezilmişlik hissi, kocaman bir sistemin içinde bir dişli konumundaymış hissi…

Oysa patronlar da insan. Şirketinin ayakta kalıp kalamayacağı, bir sonraki krizden sağ çıkıp çıkamayacağı endişesiyle geceleri uyuyamıyor. En çok da pek çoğu teknolojideki öngörülemeyen gelişmelere sövüp sayıyorlar. Ah şu uluslar arası büyük şirketler yok mu? Hani Ar-Ge’ye deli gibi para yatıranlar. Onlar yüzünden onlarca yıldır bildiğimiz iş düzenleri değişiyor. Yıllardır ekmek yediğimiz sektörler yok oluyor, ürünler daha olgunlaşamadan ölüyor! Büyük şirketlere sövüp sayıyor onlar da.

Oysa o büyük şirketlerdeki yöneticiler sahip bile değiller. Profesyonel insanlar onların çoğu da. Bu büyük şirketlerin pek çoğunun sahibi ‘public’. Piyasada hisseleri alınıp satılan şirketler. Hisse sahiplerine hesap vermeleri gerekiyor.

İşte o büyük şirketlerin kontrol hisselerini elinde bulunduranlar. Az sayıda insandan oluşan suçlayabileceğimiz bir kitle bulduk sonunda. Dünyadaki tüm kötü düzenin, baskılı yaşam döngülerinin sorumluus onlar olabilir mi?

Ama onların da rahatı yok ki! Öyleleri var, sıfırdan ya da ortalama bir büyüklükte devraldıkları işlerden büyük işler kurmuşlar, bir ömürde on ömürlük yol almışlar ama onlar da her an kamuoyunun çarpmasına maruz kalma korkusuyla yaşıyorlar. Rupert Murdoch’a bakın, bir telefon dinleme skandalıyla ne hallere düştü. Üstelik muhtemelen kendisinin doğrudan bilgisi ve ilgisi olmayan ya da olmayabilecek bir konuda üst seviye yöneticilerinin yaptıkları işler yüzünden. O üst seviye yöneticilerin bu işlere girmesine ya da belki doğrudan büyük patron tarafından bu işlere sokulmalarına sebep olan da yine o kamuoyundan hissettikleri baskılardı.

Hadi bırakın böyle bir sorun olmasa da, büyük iş sahibi insanların pek çoğunun sağlık ve psikolojik olarak ciddi sorunları var. Onlar da rahat değil.

Çünkü dünyada rahatlık yoktur.

En iyisi mezun olmak üzere olan öğrenci kardeşim, sen dünyada çamur atacak birilerini aramayı bırak. Kusurlu bir düzende, kusurlu insanlar arasında yaşıyor olduğumuzu kabul et. Kendi elinden gelenin en iyisini yapmaya çalış, ama çok da kafaya takma gerisini.

Ayağını sıcak tut, başını serin / Düşünme derin derin demişler ya hani. Sen düşün, düşün ama karanlık kurgularla ufkunu karartacak şekilde düşünme. Üretmek için, geliştirmek için, daha iyiye ulaşmak için düşün. Ve bil ki, çeşitli işler için suçlu gördüğün o başka insanlar, kurbanı olduğunu düşündüğün başka insanlar da, kendilerinin bir şeylerin kurbanı olduklarını düşünecek durumdalar.

Bu yazı Denemelerim, Eserlerim içinde yayınlandı ve , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın